08.02.2022
Soru: Bu oturumda bir müzik kavramı olarak kullanılmaya başlayıp sonrasında hayatımızda kimi durumları tasvir etmek için kullandığımız bir kavramı ele alacağız. “Arabesk nedir, sizin için arabesk nedir?”
Mesut: Bence taşınamayacak duyguları, nereye koyacağını bilememe halidir.
Ayda: Arabeskin göz kırpışları var. Bilerek acıdan beslenen kişi için de kullanıyoruz. Kişinin bilerek acıdan beslendiği durum için de kullanıyoruz. Acının üst halinin damıtılmış segmenti olarak tarif edebilirim. Acının birikmiş ve damıtılmış hali…
Kiper: Neden arabesk diye bir kavrama ihtiyaç duymuşuz?
Hasan: Ben de bu kavramın bir karşılığı yok. Bir miktar duyguları, görselleri ya da hayatın içindeki her şeyi uçlara çekip, dramatize etme hali gibi duruyor. Doğal olmadığını düşünüyorum.
Tunç: İlk aklıma gelen “Ben de bu dağların nesine geldim” sözleri olan Ferdi Tayfur şarkısı. (ONEDİO web sayfasına gönderme yapıyor. Detaylar için tıkla.) Arabeskin, hayatın kendisi olduğunu, insanların kendini ifade ettiği en saf hali olduğunu düşünüyorum.
Kiper: “Arabesk” ya da “Muhsin Bey” filmlerini hatırlayalım. Kavram her ne kadar müzikle hayatımıza girmiş olsa da seksenlerdeki yükselişiyle yukarıdan eleştirdiğimiz, yakın hissetmediğimiz veya anlamak için çok çaba sarf etmediğimiz, durum ya da kişiler için tanımlama yaparken kullanılan çuval gibi toplama bir tanımlama çabasına genişlemiş gibi duruyor. Üstelik dürüst olmak gerekirse kavram çok uzun süre hakaretamiz bir tanımlama aracı olarak kullanıldı. Ajite edilen duygular olarak tanımlanan bu kavram, günlük hayattaki sıradan duyguları dillendirdiği fark edildiğinden beri farklı bir konumlamaya taşınmaya çalıştı.
Bu kötülemeden, iki binlerin başındaki yükselen değer olmaya geçişine nasıl bakmamız gerekiyor?
Mesut: Hem yükselen, değer verilen anlamı varken, nasıl içeriği aşağılayan bir anlam?
Kiper: Günümüzde müziği aşağılayan bir durum yok. 80’lerde ve 90’larda varken; yaşam biçimi haline geldi. Tam da bu dönüşümü soruyorum. Arabesk diye anılan nesneler bile var.
Ferda: Bence, her şeye itiraz edip hiçbir şeye mecali olmama halidir. Ayrıca sanatın başka bir alanında bir süsleme şeklinin adıdır. Arabesk süsleme, çizgi ve renklerle yapılan hareketin olmadığı motifsel bir biçimdir. Genelde iç içe geçmiş geometrik şekiller ve bitkisel şekillerdir.
Mesut: 9-8’lik aksak ritim müthiş bir buluş! 9-8’lik formunun ortaya çıkışının müzik dünyasında yol açtığı yer çok önemli. Aksak ritimler, formülasyonun dışına çıkan, matematik formülasyonunun dışında var olanı göstermesi adına çok kıymetli olmakla beraber notalarla ifade etmesi oldukça zor. Yaratıcı, daha döngüsel –sirküler- bir form. Batının eksikliğini hissettiği yeri doldurur.
Sonradan yer bulması, daha doğrusu karşılık bulması normal. Formun egzotik hali uzun zamandır vardı. Arabesk müziğinin temel çıkışı; Türkiye’de yaşayan/yaşatılan halkların geçim/eğitim seviyesi farklılığına “hor görme / hor bakma” durumuna tepkidir. Müzik, farklı insanlara/kitlelere ulaşınca başka alanlarda da kendine yer buldu. Değişen müzik değildi, değişen insandı. Çeşitli form ve kitlelerle etkileşime girince örneğin Türk Rock Müziğinde de kendine özgü bir yol açtı. Sanat da yol açmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Mehmet: Feyruz’un seslendirdiği eserlere söz yazarak ya da yeniden düzenleyerek aslında Sadettin Kaynak bu yolu açmıştır. Sadettin Kaynak, sanatı evirip çevirmesi anlamında önemlidir. 70’lerde, 80’lerde Müslüm Gürses, Orhan Gencebay, İbrahim Tatlıses vb. birçok örneğini görüyoruz. Arabesk aslında ülkedeki sanayi hamleleri ile birlikte, toplumun değişen kodlarını anlatır. Gecekondulaşma, sermayesi bedeni olan insanları, önceler. Türk toplumunun en büyük sorunu işaret eder. Toplumun aslında bugün de en büyük sorunu sermayeyken o dönemde vücudunu ve bilgisini sermayeye çeviremeyen yapıyı ele alır.
Cebrail: 2022’de arabesk yokluk içindedir. 80’lerde İbrahim Tatlıses, Orhan Gencebay ve daha niceleri vardı. Teknolojinin ilerlemesi nedeniyle artık çok da fazla sanatçı çıkmıyor. Arabeskin, eskiden sanatı vardı, hayatı vardı. Şimdilerde sadece kötü kopyaları var.
Kiper: Geçmişteki örnekleriyle eksikliğini doldurmadığında, yerini ne ile dolduruyorsun?
Cebrail: Şimdi üretilenlerde duygu yok, düşünce yok, saçma şarkılar var. Ben sadece eski şarkıları dinliyorum.
Ferda: Bir kelimenin yaşayabilmesi için, bağının kuvvetli olması gerekir. Arabesk kültürü benimsemem için değişen, dönüşen bir yapı da yok. Kendine yeni bir alan açmıyor. Arabesk kültürü motifçiliktir. Yaşam tarzı tekrarına dayalıdır.
Kiper: Arabesk bana Amerikan Rock’n Roll tarihi gibi geliyor. Tempolu bir müzik var, arkada bir dert var. Metallica’nın kendi ismini taşıyan albümünde yer alan, “Nothing Else Matters” şarkısı bana göre arabeskten pek uzak gelmiyor. Form olarak da uzak gelmiyor. Bu bir yorum tabii ki ama siz ne düşünüyorsunuz?
Arabesk Nedir?
Mesut: Farklılık ve farklılığın yarattığı zenginlik. İbrahim Tatlıses’in ilk çıktığında bir derdi var ve samimiyetle bu derdi dışa vuruyor. Sonrasında kapitalizmin / pop kültürünün ortasında bulunuyor. Beslendiği yer “dert” olmuyor artık, o zaman da çıkan ürün oluyor ve Cebrail’in söylediği keyifsizlik oluyor. Diğer taraftan, Ahmet Kaya derdine bağlı bir sanatçıdır. Önü kesildikçe dertle meşgul kalıyor. Arabeskin tekrarları olan bir formda olması onu daha flexible (esnek) yapan ve çizgisel yapılarda yarattığı zenginliği göstermesini sağlıyor.
Erkan: Müzik insan beyninde “kavramların” “yeniliklerin” adapte edilmesini sağlar. Arabesk, bana göre, insanı aşağı çeken, yaratıcılığı yok eden, bir kültür. Bence “Reflekssel Epilepsi” olarak tanımlanabilir. Nevrotik bir toplum olmak için güzel bir araçtır. Matematik alt yapısı olmayan bir müziktir. Kabullenişi kolaylaştıran ve köleleştiren bir müzik türüdür. İnsanları mutsuzluklarıyla mutlu eden bir araçtır.
Hasan: İyi sanatçılar çalarlar, çok iyi sanatçılar belli etmeden öykünerek, esinlenerek geliştirirler.
Mehmet: Sanatta metaforları yorumlamak gerekir. Bu biçim, gerçekmiş gibi düşününce insanı bunalıma sürüklenebilir. Honoré de Balzac‘ın; İnsanlık Komedyası olarak nitelediği eserleri arabesk mi değil mi? Sanat, metafor barındırdığı için acı katlanabilir oluyor.
Hakan Kılman: Oryantalist bakış açısı; orta doğu ritimlerini, gırtlağını, etnik olarak taşıdığı unsurları arabesk gibi değerlendirdi. Arabeskin 70-80’lerle beraber burjuva denen kesimin altını boşalttığı yer ve yel değirmeni olarak aldığı yer olarak değerlendirilebilir. Siyasi bir durumu ve politik bir söylemi olduğunu göz ardı etmemiz gerekir.
Gizem: Derin sanatta, tasarımcı olarak söylemem gerekirse, bizim kültürümüz batıdan daha zengin olmasına rağmen batıya öykünme bizde olanı tepeden eleştirme hakkını kişilere önceden veriyor. Bu coğrafyadaki gerek tel kırması, dokuma zanaatlar yeme-içme kültürünün yeteri kadar araştırılmaması ve peynir değince onca yerel peynire rağmen sadece aklımıza pazarlayamadığımız Kars Kaşarının gelmesi, ne yazık ki müzikte de arabeskin başına gelmiş gibi duruyor.
Hakan Kılman: Sanat yaydan çıkmış, ileri giden sivri uçlu bir oktur. Hedef görmez durma gücü ahlakından, estetiğinden beslenir. O orada durduğu sürece günü gelince değerini bulacaktır.
Gizem: Aklıma Yıldız Kenter’in oynadığı “Ben Anadolu” oyunu geliyor. Oyunu gördükten sonra insan ister istemez neden ezik hissettiğimizi düşündürüyor. Sahi neden ezik hissediyoruz?
Uhri: Araplar kendi yaptıkları kültüre Arabesk demiyor. Kavram, bir etiket vermeyle oluşuyor. Avrupa’nın verdiği Soyut Kavram; etiket, kendinizi bir yere konumlama ve ona göre diğerlerini etiketlemek… Kültürlerin birbirine karışması, etkilenme, bulaşma ve içselleştirme ve sonunda gelen bir etiket. Özünde, etiketlemeyi konuşuyoruz.
Editör Notu: İlgilisine Türkiye’de Arabeskin yolculuğu için tıklayınız.